Türkiye’de diyetisyenlik mesleğinin öğretildiği, ilk Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nü kuran duayen profesör, bilge bir cumhuriyet kadını Ayşe BAYSAL kimdir?
Ayşe Baysal, 1930 yılında eskiden Konya-Ermenek, günümüzde Karaman Sarıveliler ilçesine bağlı Uğurlu Köyü’nde dünyaya geldi. Ailesi narin vücut yapısının köy işlerini görmeye uygun olmadığını düşünerek, köy enstitüsüne yolladı.
Kendi ağzından bebekliği
“Çocukluğumda neden bu kadar hastalıklı ve güçsüzdüm? Bunda yaşamımın ilk yılındaki bakımsızlığın etkisi olabileceğini düşünüyorum. En büyük ablamın anlattığına göre, ben bebekken annem uzunca süre hastalanmış. Kendi canından bezen annemin, istemeden doğan Ayşe bebeğe bakacak hali yokmuş. Ablama “şunu götür köy dışında bir yere koy gel” dermiş. Bir kez ablam öyle yapmış ama bakışlarıma dayanamamış. Annem süt verecek halde olmadığına ve bir sütkardeşim de olmadığına göre, ben bebekken emzirilmemişim de. Ablam beni, çavdar ununa pekmez katarak yaptığı helvayla beslemiş. Böyle beslenen çocuklar çok kaka yaparmış. Bu kadar kakaya ne bez yetişir; ne de o bezleri yıkayacak zaman var. Beni “silbiçli beşik”e koymuşlar; ortasında lazımlık gibi bir oyuğu olan beşik düşünün; beşiğe yatırılan çocuğun da kakasını o oyuktan yapabilmesi için poposunun oraya denk getirildiği ve sıkıca bağlandığını düşünün. İşte benim bebekliğimi görmektesiniz.”
İvriz Köy Enstitüsü’nü 1950 yılında birincilikle bitirdi. Yükseköğrenimini 1954’de Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nda (Mesleki Eğitim Fakültesi) tamamladıktan sonra Trabzon Beşikdüzü Kız Okulu’nda öğretmen olarak meslek yaşamına başladı.
Kendi ağzından okula gönderilme hikayesi;
“İlkokul zorunlu olduğu için ablamın yerine benim gibi “daha az işe yarayanı” okula yazdırdılar. Bu hep böyle gitti. İlkokulu bitirdiğimde, Köy Enstitüleri kurulalı beş yıl olmuştu. Ailem okumam konusuna hiç aldırmıyordu. Bir yandan da kötü bir taassubun baskısı altındaydılar; kızlarını gönderirlerse kötü insan olabilir korkusu vardı. Babam Ese dayının babasından çok çekinir; her söylediğini yapardı. Çok baskı yaptılar; sonunda annem, zaten “daha az işe yarayan” olduğum için beni gözden çıkardı. İvriz Köy Enstitüsü’ne, akrabamız Mehmet ile birlikte beni gönderdiler; iyi ki de gönderdiler. Kurtuldum. (A. BAYSAL)”
Bir yıl sonra Tarım Bakanlığı tarafından oluşturulan Ev Ekonomisi Örgütü’ne katılarak 1957’ye kadar Manisa Tarım İl Müdürlüğü’nde çalıştı. Tarım Bakanlığı görgü ve bilgiyi artırmak üzere ABD’ye iki ev ekonomistini göndermeye karar vermişti. Bir yıl ABD’de görgü ve bilgisini arttırdıktan sonra 1958-1960 yılları arasında İzmir Ev Ekonomisi Yetiştirme Merkezi’nde öğretmenlik yaptı.
Bursla okudu
Amerikan Ev Ekonomisi Derneği’nin bursunu kazanarak 1960 Eylül ayında ABD’ne giden Ayşe Baysal, Virginia Polytechnic Institute ve State Üniversitesi’nde bir yıl lisans tamamlayarak 1961’de lisans, 1962’de de Besin ve Beslenme dalında bilim uzmanlığı derecelerini aldı. Wisconsin Üniversitesi’nin bursu ile 1965’de Besin ve Beslenme dalında doktora derecesini aldı.
Yurduna döndü ve Beslenme Bölümünü kurdu
Yurda dönerek kısa bir süre Köy İşleri Bakanlığı Halk Eğitimi Genel Müdürlüğü’nde çalıştıktan sonra 1965 sonunda Sağlık Bakanlığı Hıfzıssıhha Okulu’nda beslenme uzmanı olarak göreve başladı. Aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Hemşirelik Yüksekokulu ve Hemşire Koleji’nde ek görevle ders vermeye başladı. 1968’de Hacettepe, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanlığı’na atandı. 1970 yılında Doçent, 1976’da Profesör oldu.
Kendi ağzından vatan borcu
“Köylünün % 80’i okuryazar değildi. Köylünün toptan aydınlığa kavuşturulması için, ilk olarak köy eğitmenleri kursları, köy öğretmen okulları gibi denemeler 1937-1940 yılları arasında yapıldı. Bunun da köylünün aydınlanmasına yetmeyeceği kısa zamanda anlaşıldı. 1940 yılında çıkarılan yasa ile Köy Enstitüleri kuruldu. Altı yıl içinde köy enstitüsü sayısı 21’e ulaştı. İkinci Dünya Savaşı yılları, Türkiye’nin en çok kıtlık çektiği, kaynak sıkıntısı içinde olduğu yıllardı. Türkiye bir yandan savunma çabasını sürdürüyor; bir yandan da cehaletle başa çıkmaya çalışıyordu. Bu nedenle, Köy Enstitüleri, devlete mali yük getirmeden, kendi binalarını kendileri yapmak, yiyeceklerinin bir bölümünü kendileri üretmek zorundaydılar. Yaparak, yaşayarak öğrenmek esastı Köy Enstitüleri’nde. Bu koşullarda yetişen eğitim önderlerinin, köylerde yalnızca öğretmenlik değil, aynı zamanda toplum kalkınmasında da köylüye örnek olması, önderlik yapması bekleniyordu. Biz böyle yetiştik; bize bu olanağı sağlayanlara da borcumuzun ne olduğunu hep bildik.” (Silbiçli Beşik)
966 yılında öğretim görevlisi olarak başlayıp yönetici ve eğitimci olarak sürdürdüğü görevinden 1997 yılında emekli olan Ayşe Baysal, beslenme ve diyetetik alanındaki çalışmalara katkı vermeye devam etti.
Kendi ağzından ilk dersi
“İlk beslenme dersimi, ABD’den yeni gelmiş olan Doç. Dr. Osman Nuri Koçtürk’ten almıştım. O zamana kadar görmediğim hassas teraziler, tüpler, balonlar gibi araç gereci son derece çekici bulmuştum. Hele deney hayvanlarıyla yapılan çalışma, iyi beslenenlerle kötü beslenenlerin arasında gözlediğim farklılıklar adeta beni büyülemişti. Koçtürk’ten edindiğim bilgileri ve laboratuvardaki uygulamaları kendi yaşamına da uyguladığımdan sağlığımda belirgin bir düzelme olmuştu. Beslenmenin sağlıklı yaşamın temeli olduğunu yaşayarak öğrenme olanağı bulmuştum.” (Silbiçli Beşik-s.54)
Çocukları
Elif ve Şenol
Kendi ağzından dünya görüşü
“Taassubun kara pençesinden kurtarmak: Küçüğümün küçüğü kız kardeşim başta olmak üzere köyden birçok yakınımızın okuması için büyük çaba gösterdim. Yenimahalle’deki evimde yeğenlerim kalıp okudular. Bugün bile üvey abimin torunu orada okuma amacıyla kalıyor. Katkım çoğunlukla kızlara oldu. Yatılı bölge okulunda okuyup, parasız yatılı sınavlarını kazandıktan sonra üniversiteye gelenlere burs vermek şart. Destek olmak şart. Onların da Atatürkçü olmaları şart.”